top of page
AğaçWHson.JPG

Wiser  Healing

Herkesin bir hikayesi var mıdır? Elbette vardır.

 

Benim de var. Ve sizi bu hikayeyi okumaya dinlemeye davet ediyorum. Çünkü beni merak etmeniz için çok geçerli ve çok da deÄŸerli sebeplerim var.

 

Dolayısıyla bir iddiam var: Hikaye benim hikayem ama olan biten her ÅŸey beni ilgilendirdiÄŸi kadar sizi de ilgilendiriyor. Bu yüzden her kim bu yazdıklarımı okuyorsa diyeceÄŸim o ki; hadi gelin baÅŸlayalım…

 

Sonu sürprizli olacak, söz.

 

5 yaşındaydım… Çok sevdiÄŸim babam felç geçirdi. Çok uzun süren bir hastane süreci ve annemden, babamdan kaygılar içinde ayrı kalmam sonrasında yine evimizde buluÅŸtuk. Daha o yaÅŸtayken ‘’Diyabet’’ , ‘’Tansiyon’’ , ‘’Üre’’ , ‘’Koma’’ gibi terimleri öÄŸrenmiÅŸtim. Ve yine daha o yaÅŸtayken ‘’ölüm kaybı’’ ile karşı karşıya gelme korkusuna bürünmüÅŸtüm. Eve sürekli bir hemÅŸire gelirdi. Doktorlarla sürekli telefon görüÅŸmeleri yapmak durumunda kalan annemi gözlemlerdim. Normalim artık buydu. Hastalık ve hastalığa baÄŸlı yaÅŸanan bir hayat… Ama dedim ya, ‘’normal’’ …

 

Babam eve döndükten sonra iyileÅŸiyordu demek isterdim ama gerçekten iyileÅŸiyor muydu, bugün bundan pek de emin deÄŸilim doÄŸrusunu isterseniz.

 

Bir bebek gibi yürümeyi öÄŸrenmeye baÅŸladı. Yeniden üstelik. Çünkü beyni yürüme komutunu veremiyordu. Her gün küçük küçük antrenmanlar yapıyordu. Haftalar sonra annemin kollarına tutunmadan ayaÄŸa kalkabildiÄŸinde sevinçten aÄŸladığımızı hiçbir zaman unutmadım. Birinci adımını attığında, yine sevinçten ne yapacağımızı ÅŸaşırdığımız günü de hiç unutmadım. İkinci adımı da atacak elbet bir gün demekti bu. İkinci adımı atması daha uzun sürdü. Ama attı. Çook uzun antrenmanların sonunda merdivenleri inip apartmanın kapısının önüne çıkabildiÄŸi gün bizim bakkal Ahmet amca, kasap Atakan amca ve Moda’da oturduÄŸumuz sokağımızda birçok komÅŸumuz pencerelere çıkıp alkış tutmuÅŸtu. Ben de alkışlamıştım çocuk kalbimdeki ÅŸükürler içerisinde… Ne enteresan, deÄŸil mi? Ama gerçek. Benim gerçeÄŸim. Çünkü benim babam…

 

Ağır bir diyabet hastası olduÄŸunu, tıkanmış damarlara sahip olduÄŸunu, hipertansiyon hastası olduÄŸunu kendi bile geçirdiÄŸi ani felç ile beraber öÄŸrenmiÅŸti babam. Birkaç sene sonra böbrek yetmezliÄŸi ile karşı karşıya kalacağını ve diyalize gireceÄŸini henüz bilmiyordu bile. Dolayısıyla annem ve ben de.

 

7 yaşındaydım… Babam komaya girdi. Diyabetik koma. O gün ambulansla ve hastane odasıyla tanıştım. Ailemden ayrı kalmak istemiyordum. Hastanede kalacaktım. Artık normalime bir ‘’normal’’ daha ekleniyordu.

 

8 yaşındaydım… Damar tıkanıklığı, hastane…

 

9 yaşındaydım… Diyabetik yara, sonucunda babamın cerrahi operasyonla kesilen ayak baÅŸ parmağı, hastane…

 

11 yaşındaydım… YoÄŸun bakım, hastane… Kapısı sahiden de soÄŸukmuÅŸ. Hayatımda hiç öyle üÅŸüdüÄŸümü bilmiyorum.

 

12 yaşındaydım… Yine bir diyabetik yara, topukta git gide açılan bir delik, eve gelip giden pansumancı Hasan abi (muhtemelen saÄŸlık teknikeriydi – ben ‘’pansumancı Hasan abi’’ derdim), 6 ay hiç ayaÄŸa kalkmamış atıl bir beden, nur topu gibi bir de böbrek yetmezliÄŸi, eve gelip babamı apartmanın 6. katından sedye ile alıp haftanın belirli günleri diyaliz merkezine götüren ambulans görevlileri, ambulansın içinde annem ve ben, diyaliz merkezinde yakınlarını veya kendi sıralarını bekleyen teyzeler, amcalar, abiler, ablalar, çocuklar…

 

13 yaşındaydım… Ölüm raporuna yazdıkları ‘’Beyin ölümü gerçekleÅŸmiÅŸ ve ex olmuÅŸtur.’’ ifadesiyle artık babam yoktu. Öldü.

 

Peki babam niçin bu hale geldi? Ve niçin gerçekten iyileÅŸemedi? Halbuki diyabet hastası olduÄŸu için ‘’yapay tatlandırıcı’’ içeren pek çok diyabetik ürünü yemesine izin vermiÅŸlerdi. Ekmek tüketimini ‘’tuzsuz’’ olanı ile deÄŸiÅŸtirmiÅŸlerdi. ‘’Zeytinyağı ve tereyağı’’ kullanımı kesilmiÅŸti.

 

Yıllar geçti. Büyüdüm.

 

20’li yaÅŸlarım boyunca bir çok insan gibi kilo aldım, kilo verdim. Uzun boylu biriyim (176 cm). Ama 3-5 kg fazlalığım olsa estetik kaygılara kapılıp kendimi ‘’ÅŸiÅŸman’’ zannederdim. Muhtemelen çevremdeki insanlara da bu enerjiyi yaymış olacağım ki ‘’Aaa, kilo vermiÅŸsin.’’ , ‘’Aaa, kilo almışsın.’’ gibi ifadelerle sık karşılaşırdım. Bu beni kendime daha da ‘’ÅŸiÅŸman’’ hissettirirdi. Hiçbir zaman gerçek bir ÅŸiÅŸman olmadığımı, gerçek bir ÅŸiÅŸmana dönüÅŸtüÄŸüm 2019 senesinde anladım. Çünkü 2019 senesinde son gördüÄŸüm tartı 110 kg idi. Yaklaşık 40 kg alarak bu duruma geldim. Bu esnada kilo alımımla baÄŸlantılı, bedenimde tek tek beliren hastalıklar beni yıpratmaya çoktan baÅŸlamıştı bile. 

 

-İnsülin direncim vardı… Artık bir diyabet adayıydım.

-HaÅŸimato hastasıydım…

-Tiroid bezlerimde 6 ayda 1 kontrol edilmesi gereken nodüller... 

-SIBO’luydum… (İnce bağırsakta aşırı bakteri üremesi)

-Reflüden kıvranıyordum…

-Polikistik Over hastasıydım…

-Uyku bozukluÄŸum had safhadaydı…

-ÇeÅŸitli inflamatuar cilt problemlerim vardı…

-Son dönemde artan anksiyete ve ardından gelen panik ataklar hayatımın bir parçası olmak için ısrarcıydı ve bence berbattı…

 

Hastalık denen şeyin durduk yere olmadığını veya bir diğer deyişle bedene havadan gelip yerleşmediğini zamanla anlayacaktım.

 

Bir gün sosyal medya sayesinde keÅŸfettiÄŸim bir sayfa beni kendine çekti. Besinlerin ilacımız olduÄŸundan, ilacımızın da besinler olduÄŸundan filan bahsediyordu. Tuhaf geldi tabii. Hipokrat’ın sözü olduÄŸunu ise o günlerde öÄŸrendim. Diyabet dahil pek çok otoimmün hastalığı nasıl yendikleri konusunda bilimsel verilerle beraber bilgi ve hikaye paylaşımı yapan bu sayfa sayesinde bazı kitaplar okumaya baÅŸladım.

 

Kardiyoloji uzmanı Dr. William Davis’in ‘’BuÄŸday GöbeÄŸi’’ kitabını okuduÄŸumda hüngür hüngür aÄŸladığımı hatırlıyorum. Babam iyileÅŸebilirmiÅŸ ve bugün hala bizim yanımızda olabilirmiÅŸ meÄŸer. Bu ne kadar da mümkünmüÅŸ üstelik…

 

Kendi tekerlekli sandalyeden kalkış hikayesiyle tüylerimi diken diken yapan eski MS hastası Dr. Terry Wahls’ın ‘’Wahls Protokolü’’ kitabını okuduÄŸumda da genç yaşından beri tekerlekli sandalye ile yaÅŸamış ve birkaç sene önce ailemizden sonsuza dek ayrılmış canım teyzemin aslında nasıl iyileÅŸebileceÄŸini, ayaÄŸa kalkabilecek olduÄŸunu anlayınca gözlerim yine kendini koyvermiÅŸti.

 

Bu esnada Fonksiyonel Tıp yaklaşımının varlığını farkettim. KiÅŸinin sadece hastalanmış organına odaklanıp spesifik bir noktaya yönelik tedavi çabasından öte insana ‘’bir bütün’’ olarak bakan bu yaklaşım fazlaca ilgimi çekmiÅŸti. Mevcut hastalığı tamamen yok etmek için hastalığın kiÅŸideki kök sebebine odaklanan, vücuttaki tüm dataları toplayıp ondan sonra tedavi etmenin esas alındığı ve kiÅŸiye hayat boyu saÄŸlığını nasıl koruyabileceÄŸinin adeta öÄŸretildiÄŸi bu tıp yaklaşımı ‘’Olması gereken tam da bu deÄŸil mi zaten?’’ dedirtmedi deÄŸil tabii…

 

2019 yılının Ekim ayıydı. Kendimi çok kıymetli doktorum ve artık hocam olan İç Hastalıkları Uzmanı ve Fonksiyonel Tıp Uzmanı Dr. Abdul Cerit’in muayenehanesinde buldum. 

 

Hikayenin devamında neler oldu biliyor musunuz?

 

Ben artık saÄŸlıklı bir bireyim…

 

Ben artık, birkaç paragraf önce listelediÄŸim her bir hastalığın üzerini çizmiÅŸ bir Ceyda’yım…

 

Ve ben artık saÄŸlığımı sürdürülebilir bir ÅŸekilde nasıl muhafaza edeceÄŸimi çok iyi bilen biliriyim…

 

Bu kadar saÄŸlıklı olma halini en saÄŸlıklı olduÄŸumu zannettiÄŸim zamanlarda bile bilmediÄŸimi de ayrıca fark ettiÄŸimi söylemeden geçemeyeceÄŸim.

 

33 yaşında yüzleÅŸtiÄŸim ve hayatımı uçurumdan aÅŸağıya sürüklemek üzere olan tüm negatifleri tam 1 sene sonunda pozitife çevirmiÅŸ biri olarak kendi hikayemden bu denli etkilendiÄŸim için bugün Fonksiyonel Tıp SaÄŸlık Koçu kimliÄŸimle buradayım.

 

DeÄŸerli hocam Dr. Mustafa Atasoy’un kurduÄŸu, Türkiye’yi Fonksiyonel Tıp ile tanıştıran Fonksiyonel Tıp Akademisi’ni baÅŸarıyla ve gururla bitirdikten sonra kendi markam olan Wiser Healing’i kurarak hayatımdaki en doÄŸru iÅŸlerden birini yaptığımı çok iyi biliyorum.

 

Kendi de Fonksiyonel Tıp SaÄŸlık KoçluÄŸu almış, tedavi sürecine böyle bir koçluÄŸun dahil olmasının son derece faydasını görmüÅŸ biri olan benim; birilerinin iyileÅŸme yolculuÄŸunda bir rehber, bir dokunuÅŸ, bir vesile olabilmek hayattaki en büyük emelim ve tatminim olacaktır.

 

İşte bu yüzden, iyi ki…

 

Ben artık hem ruhen, hem zihnen, hem de bedenen tam anlamıyla mutlu bir insanım. Her biriniz için bunu kalpten dilerim.

 

Sevgilerimle…

 

Ceyda Kayatürk

Wiser  Healing - Kurucu

Fonksiyonel Tıp SaÄŸlık Koçu

bottom of page